12 Eylül 2025 Cuma
SAÇ VE TIRNAK HASTALIKLARI - Köşe Yazısı -11 Haziran 2024
İzmir Çiğli'de Cinayet
Çekirdekten Ağaca - Köşe Yazısı - 16 Mayıs 2024
Sağlıklı Bir Yazın Anahtarı - Köşe Yazısı - 09 Mayıs 2024
İstanbul'da toplu taşımaya ve otopark ücretlerine zam
Müdür Yardımcısı Gözde Yoksul: Çocuklar Geleceğin Teminatı - 23 Nisan
İBB Meclisi eylül ayı toplantılarının üçüncü oturumu, Meclis 2. Başkanvekili Gökhan Gümüşdağ başkanlığında Saraçhane’deki belediye binasında yapıldı.
Mecliste, kentteki otobüs, metro, metrobüs, minibüs ve vapur gibi toplu ulaşım araçları ile taksi ve okul servislerine yüzde 30 zam yapılmasını içeren “Toplu Ulaşım Ücret Tarifesi Düzenlemesi” başlıklı gündem maddesi de görüşüldü.
Bu kapsamda, elektronik tam biletin 27 liradan 35 liraya, “Mavi Kart” aylık abonman ücretinin 2 bin 120 liradan 2 bin 748 liraya çıkarılması talep edildi.
Deniz yolu taşımacılığında Üsküdar-Eminönü seferinin ücretinin 34,20 liradan 44,33 liraya, Kadıköy-Eminönü ile Kadıköy-Beşiktaş seferlerinin ücretinin 38,11 liradan 49,40 liraya, Bostancı-Adalar seferi ücretinin 100,45 liradan 130,22 liraya çıkarılması teklif edildi.
Taksimetre açılış ücretinin 42 liradan 54,50 liraya, mesafe ücretinin kilometre başına 28 liradan 36,30 liraya, zaman tarifesi ücretinin saatte 350 liradan 453,71 liraya, kısa mesafe ücretinin 135 liradan 175 liraya yükseltilmesi istendi.
Minibüslerde “indi-bindi” diye tarif edilen en kısa mesafe ücretinin 4 kilometreye kadar 25 liradan 32,50 liraya, 4 ile 7 kilometre arasında 26 liradan 34 liraya, 7 ile 11 kilometre arasında 27 liradan 35 liraya, 11 ile 15 kilometre arasında 28 liradan 36 liraya, 15 ile 20 kilometre arasında 30 liradan 39 liraya, öğrenci ücretinin 16 liradan 21 liraya çıkarılması da talep edildi.
Okul servis ücretlerinde, 0 ile 1 kilometre arası mesafe ücretinin 2 bin 605 liradan 3 bin 376 liraya, personel servis ücretlerinin ise 1355 liradan 1757 liraya yükseltilmesi talebi söz konusu gündem maddesinde yer alırken yeni tarifenin 15 Eylül’den itibaren geçerli olacağı kaydedildi.
AK Parti grubunun gündem maddesine koyduğu muhalefet şerhinde, “Ocak 2025’te UKOME kararıyla ulaşımda yüzde 35 artış yapılmış, bu artışın mevcut giderleri fazlasıyla karşıladığı görülmüş, yeni bir zam yapılmasını gerektiren hiçbir sebep olmadığından, yapılmak istenen zam kararına AK Parti Grubu olarak şerhimizin olduğunu bildiririz.” ifadeleri yer aldı.
Meclisteki konuşmaların ardından oylamaya geçildi.
Kentteki toplu ulaşım ile taksi ve okul servislerine yüzde 30 zam yapılmasını içeren “Toplu Ulaşım Ücret Tarifesi Düzenlemesi” başlıklı gündem maddesi AK Parti’nin “hayır” oyuna karşılık CHP grubunun oylarıyla oy çokluğuyla kabul edildi.
Bu yıl 15 Ocak’ta yapılan İBB UKOME toplantısında toplu ulaşım, taksi ve okul servislerine yüzde 35 zam yapılmıştı.
İBB’nin 26 Haziran’daki UKOME toplantısında ek olarak teklif ettiği yüzde 21,29’luk zam teklifi ise toplantıda çoğunluğu oluşturan Bakanlık temsilcilerinin “hayır” oyuyla reddedilmişti.
Kentteki ulaşıma ilişkin zam kararlarının UKOME yerine İBB Meclisinde alınması için harekete geçilmişti.
Bu kapsamda, İBB Meclisinde bugün görüşülen ulaşıma yüzde 30’luk zam teklifi, CHP grubunun çoğunlukta olması nedeniyle oy çokluğuyla kabul edildi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisinde, yediemin otopark ve araç çekme ücretlerine yüzde 42,60 ila 55,55 zam yapılmasına karar verildi.
İBB Meclisi eylül ayı toplantılarının üçüncü oturumu Meclis 2. Başkanvekili Gökhan Gümüşdağ başkanlığında Saraçhane’deki belediye binasında yapıldı.
Mecliste, “Yediemin Otopark ve Çekici Ücret Tarifesi” başlıklı madde de gündeme geldi.
Bu kapsamda, yediemin otopark ve araç çekme ücretlerine yüzde 42,60 ila 55,55 zam yapılması teklif edildi.
Buna göre, araç çekme ücretinin yüzde 48,15 zamla 1215 liradan 1800 liraya, 5 kilometreye kadar mesafede özel taşıma ücretinin 1215 liradan 1800 liraya, ilave kilometre ücretinin ise 45 liradan 70 liraya yükseltilmesi istendi.
Ayrıca yediemin otoparklarının günlük ücret tarifesinin ise motosikletlerde 65 liradan 100 liraya, otomobillerde 120 liradan 200 liraya, kamyonet, arazi taşıtı, minibüslerde 155 liradan 230 liraya, kamyon ve otobüslerde 230 liradan 350 liraya, iş makinelerinde ise 300 liradan 450 liraya çıkarılması talep edildi.
Mecliste yapılan oylamada, “Yediemin Otopark ve Çekici Ücret Tarifesi” oy birliğiyle kabul edildi.
Güncel İzmir Gazetesi
Başsavcılıktan yapılan açıklamaya göre, Telegram ve Discord uygulamalarında, 18 yaşından küçük çocuklara yönelik cinsel istismar ve tehdit içerikli paylaşımları başta olmak üzere, hayvanlara işkence görüntüleri, milli ve dini değerlere hakaret paylaşımları ile deprem yangın gibi doğal afetlerde hayatını kaybedenlerin ailelerine yönelik alaycı ifadeler kullanan, bazı olaylarda mağdur aileleri hedef alan taciz ve tehdit paylaşımları, şehit aileleri ve yakınlarına yönelik hakaret içerikli paylaşımlar yapanlara yönelik soruşturma başlattı.
“Kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme ya da ele geçirme”, “7545 sayılı siber güvenlik kanununa muhalefet“, “bilişim sistemine girme”, “sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme ve değiştirme”, “kişisel verilerin kaydedilmesi”, “suçu ve suçluyu övme”, “terör örgütleri ve organize suç örgütlerinin propagandasını yapma” suçlarından başlatılan soruşturmada 40 kişi hakkında gözaltı kararı verildi.
Ankara Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince yapılan teknik analiz ve inceleme sonucunda suça konu paylaşımları yapan 84 sosyal medya hesabı tespit edildi.
Ankara merkezli 14 ilde eşzamanlı düzenlenen operasyonlarda, haklarında gözaltı kararı verilen 17’si suça sürüklenen çocuk olmak üzere 40 kişiden 30’u gözaltına alındı.
İsrail ablukasını kırmak ve insanı yardım ulaştırmak hedefiyle Gazze’ye gitmek için yola çıkan Küresel Sumud Filosunda yer alan ve 7 Eylül’de başkent Tunus’taki Sidi Busaid Limanı‘na ulaşan 22 İspanyol teknesi, Tunus’tan filoya katılacak diğer tekneleri beklemek üzere ülkenin kuzeyinde yer alan Binzert Limanı’na doğru yola çıktı.
TSİ 13:30’da yola çıkan tekneler, Binzert Limanı’nda aralarında Türk aktivistlerin de olduğu Tunus’tan Küresel Sumud Filosuna katılacak teknelerin gelmesini bekleyecek.
Tunus’un Binzert kentinden Gazze’ye doğru önümüzdeki günlerde toplu olarak yola çıkacak olan filonun tam hareket günü ve saati güvenlik endişesi nedeniyle belirtilmiyor.
Öte yandan, filoya katılan aktivistlerden edindiği bilgiye göre, bir süredir İtalya’nın Sicilya Adası‘nın doğusundaki farklı limanlarda hazırlıklarını sürdüren çok sayıda tekne, bu sabah halat çözerek Akdeniz’e açılmaya başladı. Teknelerin, Filistin bayraklarıyla donatıldığı görüldü.
Katanya ve Augusta gibi limanlardan hareket eden tekneler, Gazze’ye seyre geçmeden önce adanın güneyindeki Siracusa kentine uğradı.
Siracusa Limanı’na ulaşan ilk tekneler, kıyıda toplanan Filistin destekçileri tarafından “Özgür Filistin” sloganlarıyla karşılandı.
İtalya’dan açılan teknelerde, 4 parlamenter de yer alıyor. Ana muhalefetteki Demokratik Parti’den (PD) Temsilciler Meclisi Milletvekili Arturo Scotto ile PD Avrupa Parlamentosu Milletvekili Annalisa Corrado, 5 Yıldız Hareketi’nden (M5S) Senatör Marco Croatti ile Yeşil-Sol İttifak’ın Avrupa Parlamentosu Milletvekili Benedetta Scuderi de filo ile beraber Gazze’ye doğru yolculuk yapıyor.
Filoya katılacak teknelerin İtalya’dan ayrılmadan önceki son durağı olan Siracusa Limanı’nda, aktivistler basın toplantısı düzenledi.
Basın toplantısında konuşan Küresel Sumud Filosu İtalya Sözcüsü Maria Elena Delia, hazırlıklara ev sahipliği yapan Sicilya Adası’na teşekkür ederken, yönlerinin Gazze olduğunu, buradan Tunus’a gitmeyeceklerini, oradan gelecek teknelerle denizde buluşup yola devam edeceklerini söyledi.
Delia, Gazze’nin her gün öldüğünü vurgulayarak “İsrail’in istediği her şeyi yapamayacağını, uluslararası hukuku tamamen cezasız bir şekilde ihlal edemeyeceğini söyleyecek cesarete sahip olmalıyız. Bu, sona ermeli; bu yüzden bize yardım edin, bizi takip edin.” dedi.
Barışçıl bir hareket olduklarını ve asla şiddet yanlısı olmadıklarını vurgulayan Delia, “İtalyan hükümetinden, İtalyan vatandaşlarının İsrailliler tarafından kaçırılması, rehin alınması veya hapsedilmesi durumunda onları korumasını istiyoruz.” diye konuştu.
Delia, İtalya’dan 150-160 kişinin 18 tekneyle Küresel Sumud Filosu’na katılacağı bilgisini verirken ilerleyen saatlerde yola koyulacaklarını kaydetti.
Filoya katılacak İtalyan parlamenterlerden M5S Senatörü Marco Croatti de İsrail’in uyguladığı ablukayı kırıp, taşıdıkları yardım malzemelerini Gazzelilere ulaştırmaları gerektiğini belirterek şunları söyledi:
“Bu bariyeri aşmamız gerekiyor. Bu insanlara ulaşmamız lazım. Malzemelerin teslimatında bile suç teşkil eden operasyonlar yürütüyorlar. Yeni bir yol oluşturmamız gerekiyor ve mutluyuz, yaptığımız şeyin tüm insanlar tarafından desteklendiğinden eminiz.”
Bu arada, sabah saatlerinde Senato Genel Kurulu’nda konuşan Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, Küresel Sumud Filosu’na katılan İtalyanlar için İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar’ı aradığını belirterek “Bu girişime katılan 58 İtalyan vatandaşına diplomatik ve konsolosluk yardımı sağlayacağız.” ifadesini kullanmıştı.
İtalya’dan denize açılan teknelerin, İspanya ve Tunus’tan gelen ekiplerle Akdeniz’in ortasında buluşarak Gazze’ye doğru ilerlemesi bekleniyor.
Binlerce Tunuslunun katılımıyla dün yapılan veda programında hava şartlarından dolayı teknelerin çıkış tarihinin ertelendiği duyurulmuştu.
Tunus resmi haber ajansı TAP’a konuşan Küresel Sumud Filosu Tunus Delegasyonu Üyesi Dr. Muhammed Emin Binnur, Sidi Busaid Limanı’ndaki hazırlık sürecinin henüz tamamlanmadığını ve hava şartlarının şimdilik küçük ve orta büyüklükteki teknelerin Akdeniz’de yolculuk yapmasına uygun olmadığını belirtmişti.
Gazze’ye doğru hareketin iki gün ertelendiğini ve öncesinde başkent Tunus’un kuzeyindeki Binzert Limanı’na hareket edileceğini belirten Binnur, hazırlıkların orada tamamlanacağını duyurmuştu.
Küresel Sumud Filosu’nda, “Özgürlük Filosu Koalisyonu“, “Küresel Gazze Hareketi”, “Mağrib Sumud Konvoyu” ve Malezya merkezli “SumudNusantara” organizasyonu yer alıyor. Filoda, 40’tan fazla ülkeden yüzlerce aktivist teknelerle Gazze’ye hareket ediyor.
Geçmişte Gazze’ye tek tek gitmeye çalışan gemilere İsrail müdahalelerde bulunmuş, teknelere el koyarak aktivistleri sınır dışı etmişti. Küresel Sumud Filosu, şimdiye kadar Gazze’ye doğru yola çıkan en kalabalık filo olma özelliği taşıyor.
Arapça “kararlılık” veya “sarsılmaz azim” anlamlarına gelen Sumud, 1967’deki Altı Gün Savaşı’nın ardından Filistin halkı arasında baskı ve direnişi anlatan bir kavrama dönüştü. Sumud kavramı, Filistinlilerin topraklarında kalması, Filistin kimliğinin ve kültürünün canlı tutulması ile şiddet içermeyen sivil itaatsizlik gibi yollarla işgale direnip alternatif kurumlar inşa etmenin yollarının aranmasını ifade ediyor. Filistin’de zeytin ağacı ve köylü hamile kadın bu kavramı tasvir etmek için kullanılıyor.
“Bayrak Harekatı” kod adıyla hazırlanan darbe planı, yaklaşık dört ay süren gizli çalışmaların ardından uygulamaya konuldu.
Planın ilk denemesi, 11 Temmuz 1980’de ordu komutanlarına verilen harekat emriyle yapıldı ancak dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’in güvenoyu alması üzerine bu teşebbüs ertelendi.
Tarihler 12 Eylül’ü gösterdiğinde, Türk demokrasisine darbe vuracak plan, sabaha karşı uygulandı. 12 Eylül sabahı, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren’in radyodan okuduğu bildiriyle Türkiye, karanlık bir döneme uyandı.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun’dan oluşan darbeci Milli Güvenlik Konseyi, tüm yetkileri gasp ederek antidemokratik faaliyetlerine başladı.
Darbeciler, siyasi ve sosyal yapıyı kökten değiştirmeyi hedefliyordu. Sendikaların ve meslek kuruluşlarının faaliyetleri durduruldu. Anayasa yürürlükten kaldırıldı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi lağvedildi.
Ülke genelinde sıkıyönetim ilan edildikten sonra sivil toplum kuruluşlarını hedef alan darbeciler, Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışındaki dernekleri kapattı.
Siyasi partilerin faaliyetlerini durduran darbeciler, Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit’i Hamzakoy’a, Necmettin Erbakan ile Alparslan Türkeş’i ise Uzunada’ya sürgüne göndererek siyasi yasak getirdi.
Antidemokratik uygulamalarına her gün yenisini ekleyen darbeciler, acısı yıllarca hafızalardan silinmeyecek idam kararlarına da imza attı.
Darbe sonrası kurulan mahkemeler, yüzlerce kişiyi idamla yargıladı. Takvimler 9 Ekim 1980’i gösterdiğinde sol görüşlü Necdet Adalı ile ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edildi.
Darbe öncesinde bir askeri inzibat erini öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen 17 yaşındaki Erdal Eren’e de idam cezası verildi. Eren’in idam hükmü, Yargıtay tarafından 2 kez iptal edilmesine rağmen Milli Güvenlik Konseyince onaylanan kararla ve yaşı büyütülerek 13 Aralık 1980’de Ankara Ulucanlar Cezaevi’nde infaz edildi.
Kenan Evren’in Eren için söylediği “Asmayalım da besleyelim mi?” ifadesi, darbecilerin insan hakları ihlali konusunda sınır tanımadığının itirafı oldu.
Kanlı uygulamaların yanı sıra demokrasinin askıya alındığı süreçte 650 bin kişi gözaltına alındı, 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 binden fazla kişi hakkında idam talep edildi.
Hukukun askıya alındığı o günlerde 517 kişi ölüm cezasına çarptırıldı ve 50 kişi hakkında idam kararı yerine getirildi.
Onlarca gazeteci hakkında binlerce yıla varan hapis cezası istendi, 14 bin kişi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarıldı, 30 bin kişi ise “sakıncalı” olduğu iddiasıyla işinden edildi. 4 bine yakın öğretmen ve çok sayıda üniversite görevlisinin işine son verildi.
Kültür ve sanat hayatının da hedef alındığı 12 Eylül’de, yaklaşık bin film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.
12 Eylül darbesi, sadece siyasi hayata müdahale etmekle kalmadı, toplumsal ve anayasal yapıyı da dönüştürdü. Darbeci generallerin belirlediği danışma meclisinin hazırladığı Anayasa, 1982’de “güdümlü” referandumla yüzde 92’lik “evet” oyu aldı. Böylece darbe rejiminin kurumsallaşması sağlandı.
Evren ve diğer darbeciler, darbe Anayasası’na dahil ettikleri “geçici 15. madde” ile ömür boyu dokunulmazlık hakkı kazanarak olası bir yargılanmaya karşı önlem aldı.
Ancak Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde atılan adımlarla, bu dokunulmazlık perdesi 12 Eylül 2010’daki referandumla kaldırıldı.
Referandumdan bir gün sonra Türkiye’nin dört bir tarafından darbeciler ve onların talimatlarını uygulayanlar hakkında suç duyurusunda bulunuldu.
Bunun üzerine o dönem hayatta olan Milli Güvenlik Konseyi üyelerinden Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma açıldı.
Haklarındaki iddianame, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesince 10 Ocak 2012’de kabul edilen iki darbeci, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın tamamını veya bir kısmını değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya ve anayasa ile teşekkül etmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasına engel olmaya cebren teşebbüs etmek” ile suçlandı.
Sağlık gerekçesiyle duruşmalara katılmayan darbeci generaller, video konferans aracılığıyla yaptıkları savunmalarında suçlamaları kabul etmedi, kurucu iktidar olduklarını, mevcut mahkemelerin kendilerini yargılayamayacağını iddia etti.
Yargılamanın devam ettiği dönemde Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi yasayla kapatılınca dosya, Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesine devredildi.
Mahkeme, 18 Haziran 2014’te Evren ve Şahinkaya’yı, 1979’da verdikleri muhtırayla “Anayasa ve TBMM’yi ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs”, 1980’deki darbeyle de “Anayasa’yı tağyir, tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül eden TBMM’yi ıskat ve cebren men” suçunu işledikleri gerekçesiyle “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezasına çarptırdı.
Mahkeme, takdiri indirimle bu cezayı “müebbet hapse” çevirdi, ayrıca 2 darbecinin rütbelerinin sökülmesine karar verildi.
Hükmün ardından sanık avukatları, kararı temyiz etti. Dosya Yargıtaydayken Evren, 9 Mayıs 2015’te 98 yaşında, Şahinkaya ise 9 Temmuz 2015’te 90 yaşında öldü.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi temyiz incelemesinde, sanıkların ölümleri nedeniyle davanın düşürülmesine karar verdi.
Dosyayı yeniden gören ilk dereceli mahkeme, karara uyarak düşme kararı verdi ve dosya tekrar ceza dairesine gönderildi.
Daire, yerel mahkemenin kararını bu kez de usul yönünden bozdu.
Bozma kararında, yerel mahkemenin gerekçesinde lehe olan kanunun 765 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) hükümleri olduğu belirtilmesine karşın, hüküm fıkrasında 5237 sayılı TCK ve Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uyarınca karar verilmesinin kanuna aykırı olduğu belirtildi.
Ceza dairesinin bozma kararına yine uyan mahkeme, Evren ve Şahinkaya hakkında “kamu davasının ortadan kaldırılmasına” karar verdi.
Ayrıca Evren ve Şahinkaya’nın mal varlıklarına el konulması ve sanıkların rütbelerinin geri alınmasına “yer olmadığına” hükmedildi.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi de Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya hakkındaki ölüm nedeniyle davanın düşmesi ile mal varlıklarına el konulması, Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) çıkarılarak rütbelerinin geri alınmasına yer olmadığına dair kararları onadı.
Kaynak AA
Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında Can Holding bünyesinde faaliyet gösteren şirketler üzerinden suç işlemek amacıyla örgüt kurulduğu, bu örgüt aracılığıyla nitelikli dolandırıcılık, vergi kaçakçılığı, kaynağı belirsiz gelirlerin şirket hesaplarına sokulması, suçtan elde edilen gelirlerin aklanmasına yönelik çok yönlü eylemlerin gerçekleştirildiği öne sürüldü.
Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) raporları ile mali denetim birimlerinin düzenlediği inceleme raporlarıyla soruşturma başlatıldı.
Soruşturma kapsamında Can Holding bünyesinde faaliyet gösteren şirketler üzerinden kaynağı belirsiz yüklü tutarda para girişlerinin yapıldığı, bu paraların çeşitli şirketler arasında aktarılarak izlerinin gizlenmeye çalışıldığı, faturasız işlemler ve sahte belge düzenlemeleriyle vergi yükümlülüğünün azaltıldığı iddia edildi.
Holding yapısı altında kurulan çıkar amaçlı suç örgütünün Kemal Can ve Mehmet Şakir Can liderliğinde hareket ederek aynı faaliyet alanlarında çok sayıda şirket kurmak suretiyle denetim ve takip mekanizmalarını zorlaştırdığı, yönetim kurullarında değişiklikler yapıp sorumluluğu örgüt üyeleri arasında dağıttığı ve bu yolla hukuki yaptırımlardan kaçmayı hedeflediği öne sürüldü.
Ayrıca, ticari faaliyeti bulunmayan şirketlerde nakit sermaye artırımı yapıldığı, sermaye artırımlarının kaynağı olarak ortaklara borçlar hesabının gösterildiği, bu borçların gerçeği yansıtmadığı, ortaklara borçlar hesabında görülen tutarların “7256 sayılı Varlık Barışı Kanunu” kapsamında şirkete yeniden yatırıldığı, gerçekleştirilen bu işlemlerin, kanunun amacına aykırı şekilde suçtan sağlanan gelirin sisteme dahil edilmesi ve aklanması niteliğinde olduğu iddia edildi.
MASAK raporlarıyla elde edilen bulgular doğrultusunda suç örgütünün “nitelikli dolandırıcılık”, “kaçakçılık” ve “Vergi Usul Kanunu’na” muhalefet gibi öncül suçlardan elde ettiği yasa dışı gelirler aracılığıyla ticari hacmini genişlettiği, eğitim, medya, finans ve enerji gibi stratejik sektörlerde şirket alımları, hisse devirleri ve yatırım faaliyetlerinin doğrudan suç gelirleriyle finanse edildiği, bu yolla örgütün hem ekonomik gücünü artırmayı hem de kamuoyu nezdinde meşruiyet kazanmayı hedeflediği öne sürüldü.
MASAK raporlarıyla mali hareketlerin değerlendirilmesi neticesinde şüphelilerin yasa dışı yollarla elde ettikleri kazançları farklı sektörlere yönlendirerek hem akladıkları hem de ekonomik hayatta sahte bir itibar ve güç sağlamaya çalıştıkları iddia edildi.
Düzenlenen operasyonda 121 şirketin mal varlığına el konularak TMSF kayyım olarak atandı, 10 şüpheli hakkında gözaltı kararı verildi.
Soruşturma kapsamında gözaltı kararı verilen 10 şüpheliden 4’ü gözaltına alındı.
Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı, Can Holding’e yönelik “suç örgütü kurmak”, “kaçakçılık”, “dolandırıcılık”, “kara para aklama” suçlarından başlatılan soruşturma kapsamında, sulh ceza hakimliğine başvurarak holdinge ait bazı şirketlere kayyum atanmasını istedi.
Talebi değerlendiren Küçükçekmece 4. Sulh Ceza Hakimliği, Habertürk ve Show TV’nin de aralarında bulunduğu 121 şirkete TMSF’nin kayyum olarak atanmasına karar verdi.
Kararda, soruşturma kapsamında alınan MASAK raporu ile yapılan kolluk tespitleri doğrultusunda şüphelilerin kontrol ettiği ve sahip oldukları şirketlerin, suçtan elde edilen gelirlerin aklanmasına suç örgütü faaliyeti kapsamında aracılık ettikleri, kurulan holding bünyesinde de çok sayıda şirketi kontrol ettiklerinin tespit edildiği belirtildi.
Söz konusu şirketlerin ortaklık paylarına, taşınmazlarına, her türlü taşıtlarına, hak ve alacaklarına, bankalar nezdindeki her türlü hesaplarına, kiralık kasalarına ve kripto varlık hesaplarına dün el konulduğu anımsatılan kararda, şüphelilerin suç örgütü faaliyeti kapsamında hareket ederek suçtan elde edilen gelirlerin aklanması amacına hizmet ettikleri ve bu eylemleri şirketlerin faaliyetleri çerçevesinde gerçekleştirdikleri hususunda kuvvetli şüphenin ve tespitlerin bulunduğu ifade edildi.
Kararda, şüphelilerin suç örgütü faaliyeti kapsamında hareket ederek suçtan elde edilen gelirlerin aklanması amacına hizmet ettikleri ve bu eylemleri şirketlerin faaliyetleri çerçevesinde gerçekleştirdikleri hususunda kuvvetli şüphenin ve tespitlerin bulunduğu, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla şirketlerin yönetimi için idare ve yetkinlerin tümünün TMSF’ye verilmesi ve kayyum olarak atanmasına karar verildiği kaydedildi.
Kayyum atanan şirketlerin bazıları şöyle:
“Habertürk Gazetecilik, Ciner Medya TV Hizmetleri, Show Televizyon Yayıncılık, Boğaziçi Radyo Televizyon Yayıncılığı ve Reklamcılık, Enerji Petrol Ürünleri Pazarlama, Doğa Okulları İşletmeciliği, Bilgi Doğa Eğitim İşletmeciliği, Turktobacco Sigara İç ve Dış Ticaret Pazarlama, HT Spor Televizyon Yayıncılık ile Bosphorus Medya Grubu Radyo ve Televizyon Yayıncılığı Anonim Şirketi”
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’ndan (TMSF) yapılan açıklamada, bu dönemde TMSF’nin temel amacının şirket çalışanlarının ve üçüncü tarafların haklarının korunması ile tüm işleyişin aksamadan sürdürülmesi olduğu belirtilerek, şunlar kaydedildi:
“Bu amaçla şirket yöneticileriyle de görüşmeler yapılmıştır. Sorumluluğumuz altındaki tüm şirketler, mevzuatın gerektirdiği şekilde ‘basiretli tacir’ anlayışıyla idare edilerek, istikrar ve güven ortamı muhafaza edilecektir. Ayrıca, grup bünyesinde faaliyet gösteren eğitim kurumları, kamu sorumluluğu bilinciyle yönetilecektir. Eğitim faaliyetleri kesintiye uğramadan devam edecek olup öğrencilerimizin eğitimi, öğretmenlerimizin katkısı ve velilerimizin desteğiyle güven içinde sürdürülecektir.”
Öte yandan sabah saatlerinde Habertürk ve Show TV’nin bulunduğu binaya gelen jandarma ekiplerince yapılan inceleme tamamlandı.
Ekipler, delil olarak topladıkları evrakı jandarma araçlarına koyarak binadan ayrıldı.
Öte yandan, Yükseköğretim Kurulundan (YÖK) yapılan açıklamada şunlar kaydedildi:
“Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığınca Can Holding’e yönelik yürütülen adli soruşturma kapsamında holdinge ait şirketlerle birlikte İstanbul Bilgi Üniversitesi de sürece dahil edilmiştir. Öğretim elemanlarımız, idari personelimiz ve öğrencilerimiz açısından endişe edilecek bir durum söz konusu değildir. Üniversitemizde eğitim ve öğretim faaliyetleri kesintisiz olarak devam edecektir.”
YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar da konuya ilişkin NSosyal hesabından yaptığı açıklamada, gelişmelerden bütün kamuoyunu bilgilendirmeye devam edeceklerini bildirdi.
Kaynak AA