DOLAR 32,2725 0.02%
EURO 34,9751 -0.05%
ALTIN 2.446,390,03
BITCOIN 19977360,29%
İzmir
19°

AÇIK

13:05

ÖĞLE'YE KALAN SÜRE

Fethiye Yıldırım

Fethiye Yıldırım

29 Nisan 2024 Pazartesi

BANANECİLİK – Köşe Yazısı – 27 Nisan 2024

BANANECİLİK – Köşe Yazısı – 27 Nisan 2024
4

BEĞENDİM

ABONE OL

Banenecilik

Çok bilinen bir tarihi vak’a ile başlıyorum yazıma:

Zamanının en kudretli padişahlarından Kanuni Sultan Süleyman’ın “Bir devletin yıkılması neyle olur” diye bir soruya kafası takılır ve akıl sahibi insanları makamına çağırtarak onlara sorar ama merakı dinmez.

Zamanının evliyası olan Yahya Efendiye bir name gönderir ve sorunun cevabını ister. Yahya Efendi de bir küçük not yazar ve gönderir.

Kanuni buna çok bozulur ve Yahya Efendinin yanına gider

-” Biz sana çok değer veriyoruz ama sen bizim çok önemli bir sorumuza bile cevap vermiyorsun” diyerek kırıldığını ifade eder.

Yahya Efendi de;
“Padişahım, ben cevabı yazdım okumadınız mı?..”

“Okudum, sadece NEME LAZIM (BANANE) yazıyordu.”

“Padişahım!
İşte cevap odur. Bir devlette NEME LAZIMCILIK (BANANECİLİK) artarsa o devlet yıkılmaya mahkumdur..”

* Aman canım bana ne.
* Ben kendi işime bakarım, başkası beni ilgilendirmez.
* Her koyun kendi bacağından asılır” gibi anlayışlar, sosyal hayatı birlikte yaşayan inancı olan insanlar için kabul edilemez bir bakış açısıdır.
* Bananecilik, egoistlik sadece kendini düşünen insanların yanlış anlayışıdır.

Hepimiz bir nevi hayat yorgunuyuz.

Anlamayan, işitmeyen , görmez den gelen insanların yorgunuyuz, bu yorgunluk fiziksel yorgunluktan daha çok can yakıcı …
Nedendir bilmiyorum, kimse olması gerektiği gibi değil. Vurdum duymazlık almış başını giderken, hayal kırklığı yaşayanların sayısı da azımsanamayacak kadar fazla, her şeyi oluruna bırakıp ve kendini bir kenara çekerek, her şeyden kendimizi soyutlamış durumdayız.

İnsanız ve yaşadığımız hayatı güzelleştirmek, yaşanabilir bir hale getirmek elimizde, ama maalesef nereye dönsek bir şiddet, kadına şiddet, çocuğa şiddet, trafikte şiddet, toplumsal şiddet, göç şiddeti, ekonomik şiddet, her gün gelen zamlar yormaya devam ederken, bir de bunlara duyarsız kalan ve bananecilik yapanlar.

Yazılı ve görsel medyanın haber bültenleri korkunç ve ürkütücü olaylarla dolu, toplum tüm değerleriyle, travma geçiriyor çarşıda, pazarda, işyerinde, okulda dahi insanlar sınırlar da geziyor. En küçük bir tartışma, şiddetle, yaralamayla, cinayetle sonuçlanıyor?

İntihar, boşanmalar, uyuşturucu, fuhuş, gayriahlaki hadiseler saymakla bitmiyor!
Adaletsizliği, gelir dağılımındaki eşitsizlik, yalana, dolana, hileye, aldatmaya yönelmek …
Lüks ve israf, bananecilik almış başını gidiyor.

Toplumun hem bireysel hem sosyal bünyesine yerleşen bu ahlaki çürümüşlük giderek yaşamı esir alıyor.
Genel itibariyle; maddi bir vesayetin altında maneviyatımızı tükettik!

Bu şekilde herşey olumsuz olunca istibdat, insanları korkutup sindirerek, pasifleştiriyor, duygu ve kabiliyetlerini köreltip işlemez duruma getiriyor. Böylece duyarsız,
“ne kokar ne bulaşır”,
sorumluluk, inisiyatif almaktan kaçan, “Ağrısız başım, kaygısız aşım” diyen ve hiçbir şeyle, özellikle hizmet etmeyen, ülke için çabalamayan, hayırlı bir işin ucundan kıyısından tutmayan ve ilgilenmeyen kişiler topluluğunu oluşturuyor.

İnsanlar bugün birbirlerine hiçbir zaman bakamadıkları kadar çok bakıyorlar sosyal medya üzerinden, baktıkları kadarda aslında birbirlerini görmüyorlar, daha da kötüsü görmek istemiyorlar belki de.
Buna rağmen her şeylerini sosyal medyada dökenler, kendilerin de kalması gereken gizlilikleri de ortaya koyarak, ne kadar bencil olduklarını gösteriyorlar, kendilerini teşhir ederek, insanları biraz farklı durumlara itiyorlar.

Dostluklar, arkadaşlıklar, sevgiler bile bu bananecilikten nasibini alıyor. Çünkü bencillik ve ego o kadar yükselmiş ki, merhabalar yok, komşuluk yok, paylaşım yok, birliktelik yok, arkadaşlık ve dostluk hiç yok.
Herkes birbirine korku, endişe ile kaygı ile bakıyor.

Aslında kültürümüzde olmaması gereken
“Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” sözü bu durumu ortaya koyuyor.

Kimse arkasına bakıp da yahu biz nereye gidiyoruz, bu topluma ne oldu, tarihimiz buydu, kültürümüz buydu, aba ecdadımız büyüdüler, coğrafyaları fethettiler, ama ne oldu da bugün küçücük bir coğrafyaya sığdırılmış durumdayız diyen var mı?

 

Birbirimizi yormak yerine, birbirimizin yorgunluğunu almamız lazım.
Birlikte yaşadığımız bu toprakları, birlikte yaşanabilir bir hale getirmeliyiz.
Sevgi, güven, samimiyet, saygı ve birlikteliği çoğaltmalıyız.
Sevginin olmadığı toplumlar yok olmaya mahkumdur.

Sözün özü;
Sen, ben, o yerine
Biz olup kendimizi, toplumumuzu, neslimizi en güzel şekilde yetiştirip
Kişisel ve toplumsal sorumluluklarımızı yerine getirirsek bu vatan da huzurla yaşamaya devam ederiz !!!

Güzel günler görmek dileğiyle.

 

Köşe Yazısı: Fethiye Yıldırım

Devamını Oku

Hayvanlar MAL Değil CAN’dır! – Köşe Yazısı – Şubat 2024

Hayvanlar MAL Değil CAN’dır! – Köşe Yazısı – Şubat 2024
5

BEĞENDİM

ABONE OL

Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi ile hayvanların da tıpkı insanlar gibi yaşam hakkının olduğu ve hayvanlara yapılan her türlü kötü muamelenin engellenmesi gerektiği kabul edildi.

Hayvanların yaşam haklarını ve doğal denge içinde yaşam alanlarını korumak için yapılması gerekenler, bildirgede yer alan 14 madde ile açıklanıyor.

Hayvan hakları konusunda küresel bir bilinç oluşturan Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin maddeleri ise şu şekilde:

* Bütün hayvanlar, bu yaşamda eşit doğar ve aynı var olma hakkına sahiptir.
* Hayvanlar, saygı görme hakkına sahiptir. Dünya üzerinden yaşayan diğer bir canlı türü olan insan, hayvanları yok edemez ve sömüremez.
* Hiçbir hayvana kötü davranılamaz, hayvanlara acımasız ve zalimce bir eylemde bulunulamaz. Eğer hayvanın yaşamına son verilmesi gerekiyorsa bu eylem, acı çektirmeden ve korkutmadan yapılmalıdır.
* Yabani hayvanların kendi özel doğal çevrelerinde yaşama hakları vardır. Eğitim amaçlı bile olsa hiçbir yabani hayvan, ekosisteminden alıkonulamaz ve hayvanın özgürlükleri kısıtlanamaz.
* İnsanların çevresinde yaşayan hayvanların da türüne uygun yaşam koşullarında ve özgürce yaşama hakkı bulunur.
* İnsanlar, yanlarına aldıkları hayvanlara ömür uzunlukları boyunca bakmakla yükümlüdür. Hayvanlar terk edilemez ve bırakılamaz.
İşlerde çalıştırılan hayvanların iş süresi ve yoğunluğu sınırlandırılmalıdır. * Hayvanların güçlerini artıracak özel beslenme ve dinlenme şartları sağlanmalıdır.
* Tıbbi, bilimsel, ticari veya başka amaçlarla hayvana psikolojik ve fiziki açıdan acı çektiren deneyler yapmak, hayvan haklarına aykırıdır.
* Hayvanın bakımı üstlenildiyse bakımı üstlenen kişiler tarafından hayvanın bakım, barınma, beslenme ve taşınma gibi ihtiyaçları karşılanmalıdır.
* Hayvanlardan insanların eğlencesi olsun diye yararlanılamaz. Hayvanların seyrettirilmesi ve hayvanlardan yararlanılan her türlü gösteri, hayvan onuruna aykırıdır.
* Zorunluluk olmaksızın bir hayvanın yaşamına son verilmesi, yaşama karşı suçtur.
* Çok sayıda yabani hayvanın yaşamına son verilmesi amacıyla yapılan her türlü davranış suçtur.
* Hayvanlara kötü muamele yapan ve yaşamına kasteden şiddet sahneleri, sinema ve televizyonlarda yasaklanmalıdır.
* Hayvanları koruma ve savunma kuralları için devletler çalışmalar yapmalı, hayvan hakları da insan hakları gibi yasayla korunmalıdır.

 

Bildirgenin maddelerinden de anlaşıldığı gibi hayvan hakları konusunda bilinçlenmek ve insanların hayvanlara iyi davranmalarını sağlamak, aslında hayvanları korumak için yapılması gereken temel uygulama.

 

Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi ve Hayvanları Koruma Kanunu’na göre kamusal-özel ayrımı olmaksızın, sokaklar, parklar, site ve apartman bahçeleri sokak hayvanlarının “yaşam ortamları”. Yeni düzenleme çıkmasa bile, şu anda yaşam ortamları ve canları, kanunen güvence altında.Site, apartman, resmi ve özel kurum görevlilerinin, kedi ve köpeklerin yerini değiştirmesi, başka yerlere götürmesi, toplaması yanında belediyeye “Kedileri-köpekleri toplayın” diye telefon etmek de yasa ihlali. Sahipsiz bir hayvanı, sokaktan, site ya da apartman bahçesinden atmak suç.

Sahipsiz veya başıboş hayvanların denetim ve kontrol görevi öncelikle ilçe belediyelerine aittir. Fakat büyükşehir belediyesine hayvan barınakları yapma görevi verilmiş olması da önem arz etmektedir.

Madde 4- Hayvanların korunmasına ve rahat yaşamalarına ilişkin temel ilkeler şunlardır:

a) Bütün hayvanlar eşit doğar ve bu Kanun hükümleri çerçevesinde yaşama hakkına sahiptir.

b) Evcil hayvanlar, türüne özgü hayat şartları içinde yaşama özgürlüğüne sahiptir. Sahipsiz hayvanların da, sahipli hayvanlar gibi yaşamları desteklenmelidir.

c) Hayvanların korunması, gözetilmesi, bakımı ve kötü muamelelerden uzak tutulması için gerekli önlemler alınmalıdır.

d) Hiçbir maddî kazanç ve menfaat amacı gütmeksizin, sadece insanî ve vicdanî sorumluluklarla, sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanlara bakan veya bakmak isteyen ve bu Kanunda öngörülen koşulları taşıyan gerçek ve tüzel kişilerin teşviki ve bu kapsamda eşgüdüm sağlanması esastır.

e) Nesli yok olma tehlikesi altında bulunan tür ve bunların yaşama ortamlarının korunması esastır.

f) Yabani hayvanların yaşama ortamlarından koparılmaması, doğada serbestçe yaşayan bir hayvanın yakalanıp özgürlükten yoksun bırakılmaması esastır.

g) Hayvanların korunması ve rahat yaşamalarının sağlanmasında; insanlarla diğer hayvanların hijyen, sağlık ve güvenlikleri de dikkate alınmalıdır.

h) Hayvanların türüne özgü şartlarda bakılması, beslenmesi, barındırılma ve taşınması esastır.

ı) Hayvanları taşıyan ve taşıtanlar onları türüne ve özelliğine uygun ortam ve şartlarda taşımalı, taşıma sırasında beslemeli ve bakımını yapmalıdırlar.

j) (Değişik:9/7/2021-7332/2 md.) Yerel yönetimler, gönüllü kuruluşlarla iş birliği içerisinde, sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların korunması için hayvan bakımevleri kurarak onların bakımlarını ve tedavilerini sağlar ve eğitim çalışmaları yapar. Ayrıca yerel yönetimler, ilgili karar organının uygun görmesi halinde hayvan hastanesi kurar.

k) Kontrolsüz üremeyi önlemek amacıyla, toplu yaşanan yerlerde beslenen ve barındırılan kedi ve köpeklerin sahiplerince kısırlaştırılması esastır. (Değişik ikinci cümle:9/7/2021-7332/2 md.) Kedi ve köpek sahipleri, hayvanlarını dijital kimliklendirme yöntemleriyle kayıt altına aldırmakla yükümlüdürler. (Ek cümle:9/7/2021-7332/2 md.) Dijital kimliklendirme yöntemlerine ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça yürürlüğe konulacak yönetmelikle belirlenir.

Hayvanların saldırgan olmaması için bakım alanları oluşturulması gerekir, günümüzde maalesef hayvan saldırıları arttı, bunun nedeni dışarda şiddet görmeleri, taşlanmaları, aç bırakılmaları, bazı yarış ve uygulamalar için kullanılmasıdır.

Türkiye’nin hayvan hakları çalışmaları da Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi ile başlıyor. Bildirgeye imza atan Türkiye’de de hayvan haklarının korunmasına yönelik yasal düzenlemeler yapılarak 2004 yılında 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu yürürlüğe girdi.

Diğer sorular ve bilgiler için;
5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunlarını detaylı okuyunuz.
Madde 1- Bu Kanunun amacı; hayvanların rahat yaşamlarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamaktır.

 

Köşe Yazısı: Fethiye YILDIRIM

 

Devamını Oku

Hayat Pahalılığı ve Ekosistem – Köşe Yazısı – Şubat 2024

Hayat Pahalılığı ve Ekosistem – Köşe Yazısı – Şubat 2024
2

BEĞENDİM

ABONE OL

Hayat Pahalılığı ve Ekosistem

Biyoçeşitlilik kaybı ve ekosistem çöküşü, önümüzdeki on yılda en hızlı kötüleşen küresel risklerden biri olarak görülüyor ve çevresel riskin tümü, önümüzdeki yıllar içinde onlarca riski de içinde barındırıyor.

Önümüzdeki iki yıl içinde küresel güçler arasında çatışmaların arttığı ve devletlerin piyasalara daha fazla müdahale ettiği bir ekonomik savaş kural haline gelecek.

Teknoloji sektörü, daha güçlü sanayi politikalarının ve güçlendirilmiş devlet müdahalesinin ana hedefleri arasında yer alacak.
Devlet yardımı ve askerî harcamaların yanı sıra özel yatırımların teşvikiyle, gelişmekte olan teknolojilere yönelik araştırma ve geliştirme çalışmaları önümüzdeki on yılda hızlanarak devam edecek.
Bu artışlar yapay zeka, kuantum hesaplama ve biyoteknoloji gibi alanlarda ilerlemelere yol açacak.

Bu anlamda teknolojilere gücü yeten ülkeler, yeni sağlık tehditleriyle başa çıkabilme, gıda güvenliğini sağlama ve iklimi değişikliğiyle mücadele kapasitelerini arttırabilecek ve bunu yapamayanları ise daha fazla eşitsizlik bekliyor.

Bu yeni teknolojilerin daha fazla kullanılması bir sürü tehdidi de beraberinde getiriyor.

Bu küresel süreç te
Türkiye olarak olaya bakıp kısa bir değerlendirme yaparsak;

Hayat pahalılığı, gelen zamlar ve tabi doğal afetler nedeniyle daha rahat, daha ekonomik bir yaşam için şehirden köye göçler başladı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2020’den beri İstanbul’dan göç edenlerin sayısı kademeli olarak artıyor. 2018’den beri İstanbul’dan gidenlerin sayısı, gelenlerden daha fazla. Son 5 yılda 2 milyon 182 bin kişi İstanbul’dan başka kentlere göç etti.

Hayat pahalılığı nedeniyle temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çeken vatandaşlar, sosyal aktiviteye katılırken iki kez düşünmeye başladı.

Artan zamlar, enflasyon baskısı ve sabit gelirli vatandaşların ücretlerindeki erime sosyal aktivitelere bütçe ayırmayı daha da zorlaştırdı. Dar ve orta gelirli vatandaş için lüks haline gelen sinema, tiyatro, konser, maç gibi etkinliklerin bilet fiyatlarına yüzde 100’ü aşan zamlar geldi.

 

Peki bu süreçte neler yapabiliriz?
Ekonomik kriz den korunmanın yollarını bulmak!
Hayat şartlarını yaşanabilir hale getirmek için tavsiyelerimiz var ;
* Bankaların onayladığı maksimum krediyi her zaman ödünç alma!
* Anlık memnuniyetin tuzağına düşmeyin.
Mali kriz, insanlara gerçek vazgeçilmez ihtiyaçları ve istekleri arasında bir sınır çizmeyi öğretti onun için gerçekten ihtiyaç var mı düşünün.
Bugüne, şu ana odaklanın ve asla paniğe kapılmayın, gelecek endişesi elinizi ayağınıza birbirine dolar. Sakinleştikten sonra yakın ve uzak gelecekte siz ve çocuğunuz için neye ihtiyacınız olduğunu, ne istediğinizi bir kenara yazın.
* Çocuklarınıza bu dönemi daha rahat geçirmek için bazı tedbirler almanızın kaçınılmaz olduğunu anlatın ve harçlığını daha idareli kullanması için onu destekleyin.
* Halihazırdaki dalgalanmalara kapılıp sonradan pişman olacağınız bir iş yapmaya kalkışmayın.
Herkes yapıyor benim de aynısını yapmam gerekir” anlayışıyla panik içinde hareket edenler ve uzun dönem portföy hedeflerinin geleceğine dikkatli bakmama eğiliminde olan yatırımcılar da başarılı olma konusunda sorunlar yaşayabilir.

* Altın, herhangi bir para birimi veya ekonomik sisteme bağımlı olmayan, değerini zaman içinde koruyan yüksek bir yatırım aracıdır

* Saadeti satın almakta aramaktan vazgeçin.
her gün evde 10 dakika egzersiz yapın. Bilimsel gerçek, kan dolaşımı hızlanınca hem enerjik hissedersiniz, hem de beyninize kan gider ve daha iyi düşünebilirsiniz.

* Komşunuzla ortak internet kullanın.
* Kullandığınız cep telefonu paketini değiştirin ve telefon görüşmelerinizi internet üzerinden yapın.
* Kullanmadığınız eşyalarınızı satın veya kiraya verin.
* Toplu taşıma araçlarını kullanın.
* Evde vakit geçirmenin yollarını arayın.
* Kontrol edilmesi en zor giderlerin başında yemek giderleri gelir, tok tutan basit öğünler hazırlayın.

* Taşının, daha az kira ödeyeceğiniz bir yere geçin, hatta varsa aileden kalan eve yerleşin.

Gelen yeni süreç te bu ekonomik kaygı ve endişeleri atlatacağımız güzel günler geçirmek dileğiyle…

 

Köşe Yazısı: Fethiye YILDIRIM

 

Devamını Oku

Unutkanlık! – Köşe Yazısı – 22 Ocak 2024

Unutkanlık! – Köşe Yazısı – 22 Ocak 2024
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Unutkanlık! Bir çok konu da sıkıntı olduğu gibi Psikolojik sorunların da işareti olabilir!

Bazı şeyleri hatırlamakta zorlanıp, sık sık unutkanlık sorunu ile karşı karşıya kalıyor musunuz?
Geçmişte yaşadığınız olayları unutmak veya başınızın üstünde ki gözlüğü nereye koyduğunuzu unutarak aramaya kadar varan ve değişkenlik gösteren unutkanlık, hemen hemen hepimizin günlük yaşamını etkileyen bir durum haline gelmiştir.

Unuttuklarınızı ararken vakit kaybedip, bir çok şeyi de geciktirmişizdir…
Unutkanlık, farklı faktörlerin bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkan karmaşık bir durumdur. Yoğun stres altında olmak veya sürekli endişe duymak, beyin fonksiyonlarını etkileyerek unutkanlığa neden olur.

Unutkanlık nedenleri arasında yaşın ilerlemesiyle birlikte beyin fonksiyonlarında doğal olarak bazı değişiklikler meydana gelmesi de yer alır.
Bunun yanı sıra sürekli olarak çok fazla bilgiye maruz kalmak, çoklu görev yapmak veya dikkatin dağıldığı ortamlarda bulunmak, bilgilerin hafızada kalmasını zorlaştırır.
Unutkanlık, hormon seviyelerindeki değişiklikler, özellikle hamilelik, menopoz gibi dönemlerde de ortaya çıkar.

Kafa travmaları ve beyin enfeksiyonları gibi nedenlerle meydana gelen beyin hasarları, hafıza sorunlarına sebep olur ve aşırı alkol tüketimi veya madde kullanımı, beyin fonksiyonlarını olumsuz etkileyerek unutkanlığa neden olur.

Hemen her yaşta ve herkeste görülebilen unutkanlık, günlük yaşamımızı etkileyebilecek konuma geldiğinde riskli bir hal almaktadır ve ileri yaşlarda görüldüğünde ise bazı hastalıkların habercisi de olabilmektedir.

Unutkanlık denildiğinde ilk akla gelen nörolojik bir bozukluğun olabileceğidir.
Fakat nörolojiye unutkanlık şikayetiyle başvuran birçok kişinin unutkanlık sebebinin tıbbı duruma bağlı olmadığı ortaya çıkmıştır. Bu durumlarda psikolojik nedenlere bağlı unutkanlık akla gelmelidir. Malesef özellikle genç ve orta yaş grubun da görüldüğün de daha çok psikolojik nedenlere bağlı olduğu anlaşılmaktadır. Psikolojik unutkanlık için bir diğer önemli durum ise daha çok neyi nasıl unuttuğumuzdur.

Psikolojik unutkanlığınızın olup olmadığını anlayabilmeniz için bazı ölçülere dikkat edebilir ve bu süreçte ne kadar süredir unutkanlık yaşadığınızı tam anlamak önemlidir.
Öncelikle eğer belirli yaşanan bir olayın ardından artan bir unutkanlığınız varsa bu durum olayın sizin için önemli olduğunu düşündürür, bu durum da etkisini tam olarak nasıl olduğunu anlamalıyız.

Olayla ilgili siz farkında olmasanız bile zihninizi meşgul eden önemli bir bilgi ve tetikleyici bir durum olabilir. Travmatik etkiye sahip olaylar zihni fazlasıyla meşgul ederek hafıza da fazla yer işgal ederler, bunun sonucunda travma ya bağlı durumlarda kısmi unutkanlık yaşanabilir.

Anlık, günlük, kişisel olaylar da mesela kapıyı kilitledim mi, mutfağa ne almaya gittim, elimdeki kalemi nereye koydum, marketten alacaklarınızdan unuttuğunuz oluyorsa ve bu durum sıklıkla yaşanıyorsa zihniniz dikkatini toplamakta güçlük çekiyor olabilir.

Kaygı, stres, depresyon, uykusuzluk, üzüntü, dikkat eksikliği ve olumsuz yaşam koşulları gibi birçok neden unutkanlık sebebi olabilir. Bu durum unutkanlığınızın nörolojik bir nedene dayanmadığı ve bazı psikolojik durumlarla ilişkili olduğunu göstermektedir.

Bu durum bizi depresyona götürebilir, Depresyon belirtilerinden birisi de unutkanlıktır.
Unutkanlığınızın yanına keyifsizlik, mutsuzluk, zevk alamama, uyku-iştah sorunları da eşlik ediyorsa depresyon durumuna düşmek üzeresiniz biran önce çözüm için çabalayın ve yaşam tarzınızı şekillendirip farklı bir yön çizin.

Unutkanlık Nasıl Geçer?
Bu bağlamda unutkanlıkla mücadele edebilmek için bir çok çözüm önerisi ve yöntem var;

* Sağlıklı Beslenme;
Beyin sağlığını desteklemek için dengeli bir beslenme alışkanlığı edinmek gerekir. Öncelikle sağlıklı gıda takviyeleri omega-3 yağ asitleri içeren yiyecekler (balık, ceviz), antioksidanlarla zengin özellikle renkli meyve ve sebzeler tüketmek, beyin fonksiyonlarını destekler.
* Lavanta, biberiye gibi bitkisel yağlar aromaterapi için tercih edilebilir.
* Tüketim için de sağlıklı yağlar kısmın da zeytinyağı tercih etmek gerekir.
* Damar sertliğine yol açacak gıdalardan kaçının.
* Zararlı yağlı yemeklerden uzak durun.
* Alkol tüketmeyin.
* Sigara içmeyin.
* Tuzu azaltın.
* Yeterli Uyku, düzenli ve yeterli uyku almak, hafıza ve konsantrasyonunuzu artırır. Geceleri uyuma alışkanlığı edinip, uyku kalitesine özen göstermek bu açıdan çok önem oluşturmaktadır.

* Egzersiz
Düzenli egzersiz yapmak, beyin sağlığını geliştirir. Egzersiz, kan dolaşımını artırarak beyne daha fazla oksijen ve besin maddesinin içerisinde ki vitaminleri taşımaya yardımcı olur.
* Stresi yönetmek, unutkanlığı azaltılır. Meditasyon, derin nefes alma – verme egzersizleri, pozitif enerji, terapi gibi yöntemler stresi azaltmaya yardımcı olur.
* Dikkat ve Konsantrasyon dağıtan faktörleri en alt seviyeye indirmek oldukça önemlidir.
* Zihinsel olarak aktif kalmak, beyin fonksiyonlarını destekler. Bulmaca çözmek, yeni beceriler öğrenmek veya çeşitli aktiviteler hafızanızı güçlendirir.
* Sosyal İletişim süreci
Arkadaşlarınız ve ailenizle düzenli olarak iletişimde olmak, sosyal etkileşimi artırmak zihinsel sağlığı destekler.
* Hafıza Teknikleri öğrenmek, özellikle önemli bilgileri hatırlamak için yardımcıdır, bunun için görsel hafızayı canlı tutmak daha iyi olur, harita çizmek, hikaye oluşturmak önemlidir.
* Eşyalarınız için belirli bir yeriniz olsun.
* Sık sık not alın.
* Yaptığınız işleri yüksek sesle söyleyin.
* Hafıza güçlendirici yardımcıları kullanın.
* Görsel imgelerden faydalanın.
* Anımsatıcıları gruplayarak kullanın.
* Konsantre olun ve rahatlayın.
* Dikkat ve Konsantrasyon.
* Günlük Rutin Oluşturmak.
* Hesap makinesi kullanmayın, hesaplarınızı elle yapın.
* Şiir veya şarkı sözü ezberleyin.
* Telefon numaralarını ezberlemeye çalışın.
* Benzer olmayan nesneler arasında bağlantılar kurun.
* Cep telefonu konuşmalarınızı azaltın.
* Mavinin koyu tonu olan lacivert, sezgileri güçlendiren ve karar vermeyi kolaylaştıran bir etkiye sahip bir renk olarak belirtilmiştir.
Lacivert rengi düşünce gücünü arttırarak karar vermeyi kolaylaştırırken hafızayı da güçlendiriyor.
* Yaşam koşullarındaki olumsuzlukların giderilmesini sağlayacak yöntemleri tercih edin.

 

Bütün güzellikleri tam hakkıyla yaşayıp göreceğimiz güzel bir yıl olması dileğiyle…

 

Köşe Yazısı: Fethiye YILDIRIM

Devamını Oku

Vatan Sevdası – Köşe Yazısı – 28 Aralık 2023

Vatan Sevdası – Köşe Yazısı – 28 Aralık 2023
5

BEĞENDİM

ABONE OL

VATAN SEVDASI…
Vatan mevzusu…
İnsanların yaşadığı yuvası birey olarak evi vatanıdır, millet olarak da evimiz vatanımızdır. Huzur ve emniyet bakımından evsiz yaşamak mümkün olmadığı gibi, vatansız yaşamak da asla mümkün değildir.

Vatan olmadan bir milletin ayakta durması mümkün olmadığı gibi, bir milletin varlığını devam ettirebilmesi ancak vatanına sahip olmasıyla mümkün.
Bizi şefkatli bir ana kucağı gibi bağrına basan bu toprakları düşmanlara, art niyetli şahıslara çiğnetmemek, ay yıldızlı bayrağımızı ebediyyen göklerde dalgalandırmak, semayı titreten ezanı, gönülleri yeşerten Kur’an-ı Kerim seslerini susturmadan, toprağın altındakileri rahatsız etmemek, üstündekileri de zillete, mahcubiyete ve esarete düşürmemek için canla başla çalışmak her vatanseverin görevidir.

VATAN SEVDASI
Bir milletin birlik ve beraberlik içinde yaşama iradesini temsil eder. Vatan sevgisi, bir milletin var olma mücadelesindeki en temel etkendir ve insanları zor zamanlarda bir arada tutar.
Ülke sınırları içinde her vatandaşın ortak bir amacı paylaşması, milli gururu ve dayanışmayı güçlendirir.

Geçmişimizi koruma ve geleceğe bakmak, bir milletin tarihini, kültürünü, maddi ve manevi değerlerini bilmek, bu mirası gelecek kuşaklara aktarmak en önemli vazifemizdir.
Vatan’a olan sevgimiz, atalarımızın emeklerinin farkında olmamızı sağlar ve onların mücadeleleri sayesinde elde ettiğimiz özgürlükleri değerli kılar, farkındalığımızı arttırır.

Vatan sevdamız, aynı zamanda bizlerin vatanına sahip çıkma sorumluluğunu da beraberinde getirir. Vatanını seven bir insan vatanının güvenliğini ve refahını korumak için çalışır.

Bu çalışmalar ;

* Askeri hizmete katılmak

* Bireysel resmi sorumlulukları yerine getirmek

* Yasaları takip etmek

* Demokratik süreçlere katılmak

* Toplumsal vazifeler de resmi süreç te resmiyeti uygulamak

* Toplumsal sorunlarda aktif rol alarak kendini göstermek.

* Toplumun geleceğini şekillendiren kararlar almada önemli bir rol oynamak.

Bugünlerde canımız yine yandı, minnettarız, o canlara, o yiğitlere, onlar bizim yüreğimiz de her zaman yaşayacaklar.
Vatanımız da bu vatan için canını ve kanını hiç çekinmeden veren aziz şehitler; yüzünü, gözünü, ayağını, kolunu kaybeden gaziler var.
Şehitlerimizi Rahmetle anıyoruz.
Gazilerimiz baş tacımız.
Bu duygu ve düşüncelerle
Her zaman aziz şehitlerimize ve kahraman gazilerimize şükran duyguları içinde bağlı kalarak saygı gösteriyoruz,
Asırlar, nesiller öncesi Şahin Beyler, Nene Hatunlar, Kara Fatmalar, Şerife Bacılar gibi pek çok erkek ve kadın kahramanlar, düşmanla savaşarak ve mücadele ederek toprağın bağrına şehit düştüler.
Elbette, üzerinde yaşadıkları vatanı kutsal bildikleri için canlarını hiç bir karşılık beklemeden severek verdiler, vermeye devam ediyorlar.
Vatan bayraktır, şereftir, namustur. Bu kutsal değerler için savaşarak, mücadele ederek şehit olanlar birer vatan kahramanıdır.

Vatanımıza düşmanlarımızın yan gözle dahi bakmasına asla razı olamayız.
Silah elinde, sırtında o yükler le kışta kıyamette, yağmurda – karda, hudut boylarında ve vatanın her yerinde nöbet beklemeyi, en şerefli bir vazife kabul ediyoruz.
Çünkü biliriz ki:
“Bu vatan, toprağın kara bağrında sıradağlar gibi duranlarındır”

İnsanın doğduğu topraklara karşı duyduğu derin sevgi ve bağlılık hissi vatan sevdasıdır. Bu duygu, sadece coğrafi bir alana bağlı olmanın ötesine geçerek, tarih, kültür, din, dil ve değerler gibi unsurlarla da daha da katlanarak artar.
Bu sevdamız, insanların kendilerini aidiyet hissiyle tanımladığı ve milli kimliklerini güçlendirdiği bir duruşdur.

Bu sevgiyi güçlendirmenin ilk adımı, vatandaşların tarihlerini ve kültürlerini çok iyi bilmelerini, anlamalarını en güzel şekilde sağlamaktır. Tarihimizin derinliklerine inmek, atalarımızın mücadelelerini ve başarılarını öğrenmek, milli bilincimizi güçlendirir.
Ve daha önemlisi bu bilgileri nesilden nesile aktarmak, vatan sevgisinin sürdürülmesinde

yön gösterici bir rol oynar.

Vatan sevdamız, aynı zamanda bizlerin vatanlarına sahip çıkma sorumluluğunu beraberinde getirir.

Tarih bilinci içinde olmak, öğrenmek ve öğretmek, geçmişi anlama, değerlendirme, öğrenme sürecidir, bu süreç toplumun tarihine dair bilgi ve anlayışa sahip olması, kimlik oluşumunda önemlidir.
Tarihin bilinmesi, geçmişteki hatalardan ders almayı ve bu hataları tekrarlamamayı sağlar. Ayrıca, tarih bilinci, tarih vatan sevgisinin temelini beslerken, bu bilinç toplumun başarılarından gurur duymasını ve ortak bir geçmişle bağ kurmayı, geçmişi anlamayı, geleceğe umutla bakmayı sağlar.

Bu bilinç toplumun dayanışmasını güçlendirir ve milli birlik ve beraberliği destekler.

Eğitim sisteminin de vatan sevgisinin geliştirilmesinde etkili bir rolü vardır.
Öğrencilere vatan sevgisi ve milli değerlerin önemi öğretilmeli, tarih dersleri ve vatanseverlikle ilgili faaliyet, görev ve etkinlikler düzenlenmelidir.
Özellikle gençlerin ülke sorunlarına aktif şekilde katılımını teşvik eden ortamlar oluşturulmalıdır.
Böylece, genç nesiller ülkenin geleceği için sorumluluk alacak, kabullenecek, gurur duyarak vatan sevgisini sürdürecektir.
Gençlerimizi, gelecek neslimizi iyi yetiştirmek topluma karşı sorumluluk bilincini oluşturmak öncelikle anne,baba’dan başlar.

Vatan sevdamız sosyal sorumluluk arasındaki bağlantı, toplumsal dayanışmanın temelini de oluşturur. Birbirimize maddi ve manevi destek olmak, din, dil,ırk farklılıklarını kabul etmek ve birlikte tarafsız hareket etmek sosyal sorumluluğun göstergeleridir. Bu şekilde, toplumda birlik ve beraberlik duygusu güçlenir ve ülkenin kalkınmasına çok büyük destek sağlar.

Bu vatan sevgisi ve sosyal sorumluluk, birbirleriyle iç içe geçmiş önemli ölçülerdir.
Vatanını seven ve ona bağlılıkla hizmet eden bireyler, sosyal sorumluluklarını da yerine getirerek topluma katkıda bulunurlar.
Hepimizin vatanımıza duyduğumuz sevgiyi sosyal sorumlulukla birleştirirsek daha iyi bir dünya için çalışmamız gerekir.
Önemli olan birlikte hareket ederek ve sorumluluklarımızı yerine getirerek, vatanımızı daha iyi yerlere taşıyarak, güçlendirebilir ve gelecek nesillere daha iyi bir miras bırakabiliriz.

Vatan sevgisinin, henüz küçük yaşlarda, bireylere aşılanması gerekir.
Ağaç yaşken eğilir ve vatan sevgisi de ancak küçük yaşlardan başlanarak verilir. Vatanını seven, toplumun bir parçası olduğunu kabul ederek, her oluşuma saygı gösterir, en ufak bir

eşyasına dahi zarar vermekten utanır ve daha sosyal ve çağdaş bir toplumun inşasında aktif görev görür.
Çocuk yaşlar da vatan sevgisi aşılanmayan kişiler, ileride buna sahip olamazlar, bu durum çok zor hale gelir. İşte bu oluşum da, ileride toplumun başına bela olan, devletin her malına zarar veren ve ülkenin huzuruna bozan bir kişi meydana gelir.

Bu Cennet misal vatanı bir gün aynı atalarımız gibi kanlarımız dökebilecek kadar sevmeli ve bu sevdayı çocuklarımıza aşılamalıyız, gelecek nesiller de bu Cennet misali vatan için neler yapacağını bilmeli canları pahasına sevmeli.
Sonuç olarak vatan sevdası aşılamak bizim boynumuzun borcudur.
Nasıl ki bu vatan, asırlar önce çoluk çocuk demeden bu vatan uğruna dökülen kanlarla kazanılmış o sevgiyle bu vatanı sevmeli sevdirmeliyiz.

Bitmek bilmeyen bu vatan sevdamızla
Bize ve neslimize yakışanı yapma zamanı!

” Hakiki vatansever vatanını diğerlerine üstün tutan değil vatanının söz konusu övgüye (üstünlük övgüsüne) mazhar olmasını sağlayacak şekilde hareket edendir.”

Aliya İzzetbegoviç

 

Köşe Yazısı: Fethiye YILDIRIM

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.