22 Ekim 2024 Salı
SAÇ VE TIRNAK HASTALIKLARI - Köşe Yazısı -11 Haziran 2024
İzmir Çiğli'de Cinayet
Çekirdekten Ağaca - Köşe Yazısı - 16 Mayıs 2024
Sağlıklı Bir Yazın Anahtarı - Köşe Yazısı - 09 Mayıs 2024
Terör örgütü PKK/KCK'ya yönelik "Gürz" operasyonlarında 709 mağara, sığınak ve depo imha edildi
Müdür Yardımcısı Gözde Yoksul: Çocuklar Geleceğin Teminatı - 23 Nisan
21.10.2024 günü saat:20.50 sıralarında Çiğli ilçesinde meydana gelen ateşli silahla kasten öldürme olayında maktul S.Ç (34) karın bölgesine aldığı 1 adet isabetle kaldırıldığı Çiğli Eğitim ve Araştırma hastanesinde yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamayıp hayatını kaybetmiştir.
Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği, Suç Analiz Büro Amirliği, İstihbarat Şube Müdürlüğünce yapılan çalışamalar neticesinde şüphelinin G.S (32) olduğu tespit edilmiştir. Şüpheli olay sonrasında Cinayet Büro Amirliği ve Motorsikletli Yunus Timlerince Konak ilçesi Kuruçay bölgesinde saklandığı adreste suç aleti tabancayla yakalanmıştır.
Maktul ve şüphelinin akraba oldukları, aralarında eskiye dayalı husumet olduğu konunun bu yüzden kaynaklandığı anlaşılmıştır.
Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliğince Adliye’ye sevk edilen şüpheli tutuklanmıştır.
Güncel İzmir Gazetesi
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, eşine “duygusal şiddet” uygulayan erkeğin boşanma davasında “tam kusurlu” sayılmasına, nafaka ve tazminat ödemesine ilişkin yerel mahkeme kararını onadı.
Dairenin kararına göre, İzmir‘de yaşayan bir kadın, evlilik birlikteliklerinin temelden sarsıldığını ileri sürerek boşanma davası açtı. Davacı kadın, kendi lehine ve çocuk yararına nafaka ile 100’er bin lira da maddi ve manevi tazminat talebinde bulundu.
Davalı erkek de eşine karşı dava açarak, kadının açtığı davanın reddini ve kendi lehine 80 bin lira maddi, 50 bin lira da manevi tazminat verilmesini istedi.
Yargılamayı yapan yerel mahkeme, boşanma davasında erkeğin, ailesinin baskılarına ve eşine yapılan hakarete sessiz kaldığının belirlendiğini, eşe yapılan hakarete sessiz, seyirci kalmanın, “duygusal şiddete yönelik bir davranış olup boşanma konusu davranışlardan sayıldığını” vurguladı.
Eşini ailesiyle görüştürmeyen, görüştüğünde huzursuzluk çıkaran, istediklerini yapmadığı takdirde, “inceldiği yerden kopsun, çocuğu bırak git” tarzında söylemlerde bulunan kocanın eylemlerini, “duygusal şiddet” kapsamında sayan mahkeme, erkeği tam kusurlu bularak tarafların boşanmalarına hükmetti. Yerel mahkeme, kadın ve çocuk lehine nafaka ile kadın için maddi ve manevi tazminat ödenmesine karar verdi.
Yerel mahkemenin belirlediği nafaka ile maddi ve manevi tazminat miktarının az bulunması nedeniyle yapılan istinaf başvurusu sonucu, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi, kadın ve çocuk yararına nafaka ile kadına yönelik maddi ve manevi tazminat miktarını artırdı.
İstinaf kararına karşı da nafaka ve tazminat miktarı yönünden temyiz isteminde bulunulması üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kadın yararına hükmedilen maddi ve manevi tazminat, iştirak nafakasının miktarı ile yoksulluk nafakasının miktarı yönlerinden bozulmasına karar verdi.
Bölge Adliye Mahkemesi bozmaya uyarak, kadın ve çocuk lehine nafakayı 1000’er liraya çıkardı. Ayrıca kadına 30’ar bin lira maddi ve manevi tazminat ödenmesine hükmetti.
İstinaf kararına karşı tazminat miktarları yönünden yeniden temyiz isteminde bulunulması üzerine dosya tekrar Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’ne geldi. Daire bu kez yerel mahkeme kararını oybirliğiyle onadı.
Dairenin kararında, “Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olduğu anlaşılmakla temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.” ifadelerine yer verildi.
Kaynak A.A
1960’lardan itibaren devlet içinde gizlice örgütlenerek, anayasal düzeni ortadan kaldırmayı, “paralel örgütlenme” adı altında başta siyaset, mülkiye, adliye, maliye, askeriye ve emniyet olmak üzere gizlice devletin tüm kılcal damarlarına sızmayı amaçlayan terör örgütünün elebaşı Fetullah Gülen, ABD’nin Pensilvanya eyaletinde yaşıyordu.
Önceleri Yeni Asya Grubu içerisinde yer alan Gülen, 1960’larda İzmir Kestanepazarı Kur’an Kursu’nda görev yaptığı dönemde çevresinde bulunan arkadaşları ile dini istismar ederek, örgütünün çekirdek kadrosunu oluşturdu.
Faaliyetlerini, öğrenciler ve gençler üzerinde yoğunlaştıran Gülen’e bağlı olarak, 1966’da örgütün “ışık evi” adı verilen hücre evlerinin ilki İzmir Tepecik’te kuruldu.
Günümüzde terör örgütünün üst düzey sorumluları arasında yer alan Mustafa Özcan, Abdullah Aymaz, İsmail Büyükçelebi, Cevdet Türkyolu ve İlhan İşbilen, bu dönemde Gülen’in ilk talebeleri arasında, yani çekirdek kadroda yer aldı. Bu kadro için 1970’te doğrudan Gülen tarafından bir yemin metni bile hazırlandı.
1978’de örgütün propaganda araçlarından ilki olan “Sızıntı” dergisi kuruldu.
Gülen’in örgütünün en geniş faaliyet alanı yıllarca okullar ve yurtlar oldu. Örgütün ilk okulu da 1983’te İzmir’in Bozyaka semtinde öğrenci yurdundan dönüştürülen “Yamanlar Koleji”ydi.
Aynı dönem üniversite sınavlarına girecek öğrencileri de hedef alan örgüt “Fırat Eğitim Merkezi”ni (FEM) açtı.
Benzer eğitim kurumları farklı isimlerle ülke çapında yaygınlaştırıldı. Hücre evlerinde “altın nesil” yetiştirmek amacıyla faaliyet yürüten örgüt, hazırlık kurslarından örgüt evlerine yönlendirdiği genç nesilleri ele geçirmeyi hedefledi. Örgüt, ağına düşürdüğü gençleri, çoğunlukla askeri okullar ve üniversitelerin gözde bölümlerine yönlendirirken, mensuplarınca çalınan sınav sorularını da bu amaçla kullandı.
1990’lı yılların başından itibaren basın yayın alanına yoğunlaşmaya başlayan örgüt, Zaman gazetesinin de yer aldığı Feza Gazetecilik AŞ bünyesinde 1 Ocak 1994’te Cihan Haber Ajansını kurdu. Örgütün yurtlarında kalan, dershanelerine gidenlerin bir kısmı da gazeteci yapıldı ve örgütün propaganda araçları güçlendirildi.
Gülen, 1994’te Gazeteciler ve Yazarlar Vakfını kurdu. Vakfın onursal başkanlığını yürüten Gülen, bu sıfatını kullanarak, siyasi parti liderleri, azınlık ve dini liderlerle görüşme imkanı buldu.
Yurt dışına da açılmaya başlayan örgüt, 160 ülkede kurduğu okullarla başta Orta Asya Cumhuriyetleri olmak üzere dünya çapında zincir oluşturdu. Ülkelerin siyasetçilerinin çocuklarını okullarına kabul eden örgüt, böylece bazı ülkelerin iç işlerine de müdahil olma imkanı elde etti.
Gülen, kurduğu eğitim, medya ve sivil toplum kuruluşlarını örgütün gizli hedeflerine ulaşmak için bir araç olarak yıllarca kullandı.
“Gülen ve Işık evleri” hakkında emniyetin 1999’da hazırladığı raporda, Gülen için “örgüt lideri” ifadesi ilk kez kullanıldı ve elebaşılık ettiği örgütün taraftarlarının emniyet birimleri başta olmak üzere devletin birçok kademesine “sızdığı” belirtildi.
Ardından Ankara DGM Başsavcılığı, Gülen hakkında, “laik devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasa dışı örgüt kurup, bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu” suçlamasıyla 19 Mart 1999’da soruşturma açtı. Ancak yargı ve emniyetteki mensuplarının soruşturma hakkında bilgi sızdırması üzerine Gülen, 21 Mart 1999’da ABD’ye kaçtı.
Milli Güvenlik Kurulu‘nun 30 Ekim 2014 tarihli bildirisinde, FETÖ ile ilgili olarak, “Milli güvenliğimizi tehdit eden ve kamu düzenini bozan iç ve dış legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten paralel yapılanmalar ve illegal oluşumlar ile yürütülen mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceği vurgulanmıştır” ifadeleri yer aldı.
ABD’nin Pensilvanya eyaletinde, 130 dönümlük arazide 8 villadan oluşan çiftlikte sıkı güvenlik ve gizlilik altında yaşamaya başlayan Gülen, örgüt üyelerine talimatlarını vermeyi buradan sürdürdü.
Başta Türk Silahlı Kuvvetleri, emniyet, yargı olmak üzere devletin “kılcal damarlarına” sızarak, ülkeyi ele geçirme amacını taşıyan Fetullah Gülen, Ergenekon ve Balyoz kumpas davaları, Futbolda şike kumpası davası, dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın yanı sıra teşkilatın üst düzey görevlilerinin ifadeye çağrılması, 17/25 Aralık soruşturmaları, MİT tırlarının durdurulması gibi kumpaslar ile son çare olarak başvurduğu 15 Temmuz darbe girişimini bizzat ABD’den yönetti.
Elebaşı Fetullah Gülen, 19 Mart 2016’da, darbe girişiminden 5 ay önce haki cübbesiyle kamera karşısına geçerek, “Antrparantez umum adına konuşuyorum. Umum İslam toplumu adına, Kapadokya sakinleri, oradaki serkarlar adına konuşuyorum.” ifadelerinin de yer aldığı konuşmasını yaptı. Bu konuşmasında TSK içine sızmış örgüt mensuplarına ihanet girişimi talimatını, kıyafet renkleri ve üst düzey örgüt yöneticilerinin anlayabileceği subliminal mesajlarla verdiği anlaşıldı.
TSK, emniyet ve yargı bürokrasisine sızmış örgüt mensuplarınca devlete karşı yapılan operasyonlar neticesinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Gülen’in terör örgütü elebaşı olduğuna dair iddianame hazırlandı ve 14 Temmuz 2016’da mahkemeye gönderildi.
TSK’daki örgüt mensuplarının Ağustos 2016’daki Yüksek Askeri Şura’da ayıklanacağı, ordudan ilişiğinin kesileceği ve hatta terör örgütü üyesi olarak işlem göreceğine ilişkin haberler, örgüt için çemberi iyice daralttı. Örgüt 15 Temmuz 2016 akşamı TSK’daki mensupları eliyle darbe girişiminde bulundu.
15 Temmuz günü, darbe girişimi devam ederken cumhuriyet başsavcılıklarınca soruşturmalar başlatılarak darbeciler hakkında gözaltı kararları verildi. Savcılar, darbe girişiminin FETÖ tarafından yapıldığına ilişkin yüzlerce delil tespit etti. Ancak bunların arasında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın, Akıncı Üssü’nde alıkonulduğu sırada darbeci eski tuğgeneral Hakan Evrim’in, “Sizi kanaat önderimiz Fetullah Gülen ile görüştürelim” teklifinde bulunduğuna yönelik beyanı özellikle dikkati çekti.
İhanet girişiminin FETÖ tarafından gerçekleştirildiğinin somut delillerinden biri de örgütün sivil mahrem imamları Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Harun Biniş, Hakan Çiçek ve Nurettin Oruç’un darbenin komuta merkezi Akıncı Üssü’nde yakalanması oldu.
Darbe girişimini FETÖ mensubu askerlerle yönettikleri anların güvenlik kameralarınca kaydedilmesi, sivil imamların örgüt mensubiyetlerine ilişkin şüpheye yer bırakmadı. Sivil imamların birbiriyle irtibatları, aynı tarihlerde ve kimi zaman da aynı uçakla örgüt elebaşı Gülen’in yaşadığı ABD’ye gitmeleri, örgüte ait kurumlarda çalışmaları gibi ortak noktaları, soruşturmalar derinleştikçe ortaya çıkarıldı.
Sivil imam Hakan Çiçek’in cep telefonuna ilişkin hazırlanan dijital analizi raporu, darbe planının Pensilvanya’da hazırlandığına dair bir başka delil olarak kayıtlara geçti.
Gülen’in elebaşılığını yaptığı FETÖ mensuplarının kendi aralarında ByLock adlı özel bir programla haberleştiği 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ortaya çıktı.
Soruşturmaların tamamlanmasının ardından darbe girişimini planlayan ve organize eden FETÖ elebaşının da bir numaralı sanık olduğu yüzlerce dava açıldı.
Türkiye’nin, hakkında 27 suçtan hazırladığı 7 ayrı iade talepnamesine karşın ABD makamları Gülen’in iadesi için somut adım atmadı.
Fetullah Gülen, 1999’dan beri saklandığı Pensilvanya’daki çiftliğinden ayrılarak yine aynı bölgede, orman içindeki bir eve nisan ayında götürülmüştü.
FETÖ elebaşı Gülen, yine aynı bölgede yer alan St. Luke’s Hastanesi‘nin Monroe kampüsünde öldü.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in ölümü sonrası, sosyal medya platformlarında örgüt propagandası yapan 177 sosyal medya hesap yöneticisi hakkında işlem başlatıldığını bildirdi.
Siber Suçlarla Mücadele, Terörle Mücadele ve Güvenlik Daire Başkanlıklarınca, bu hesap yöneticileri hakkında işlem başlatıldığını aktaran Yerlikaya, siber suç ve suçlularla mücadele için sanal devriyelerin 7/24 görevinin başında olduğunu belirtti.
Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sırasında şehit düşen polisler Fırat Bulut, Ferhat Koç ve Seyit Ahmet Çakır’ın aileleri, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in ölmesine sevindi.
Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016’daki hain darbe girişimi sırasında Ankara ve İstanbul‘da şehit olan iki polis memurunun aileleri, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in ölüm haberini alınca sevinç yaşadı.
Kaynak A.A
Gazze‘deki Sağlık Bakanlığından, İsrail’in söz konusu tarihler arasındaki saldırılarının neden olduğu ölümlere ilişkin açıklama yapıldı.
İsrail ordusunun 1 yılda Gazze Şeridi’nde bir yaş altı 786 bebeği öldürdüğü, bu sayının bölgedeki bebek sayısının yüzde 6’sına tekabül ettiği aktarıldı.
Gazze’de anne-babasından birini veya ikisini birden kaybeden çocukların sayısının 35 bin 55 olduğuna dikkati çekildi.
Gazze’de İsrail saldırılarında can veren 1206 ailenin kaydının nüfustan silindiği bildirildi.
İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin yüzde 41’inin erkek, yüzde 59’unun kadın, çocuk ve yaşlılardan oluştuğu kaydedildi.
Saldırılarda ölen erkeklerin de yüzde 31’inin 18-40 yaş aralığında olduğu ifade edildi.
İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bini çocuk, 11 bin 378’i kadın olmak üzere 42 bin 603 Filistinli öldü, 99 bin 795 kişi yaralandı.
Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.
İzmir‘de ev ve iş yerlerinden 103 farklı hırsızlık olayına karışan ve 107 yıl 9 ay 5 gün hapis cezasıyla aranan 16 yaşındaki suç makinesi A.Ç.’yi yakalamak için teknik ve fiziki takip başlatan Karşıyaka İlçe Emniyet Müdürlüğü Suç Önleme ve Soruşturma Büro Amirliği ekipleri, şüphelinin Örnekköy Mahallesi’nde olduğuna dair bilgi aldı.
Bunun üzerine suç makinesi çocuğu yakalama çalışmaları başlatan ekipler, takibe aldıkları A.Ç.’yi kovalamaca sonucu kıskıvrak yakaladı. Gözaltına alınan A.Ç., ifadesi alınmak üzere Karşıyaka İlçe Emniyet Müdürlüğüne teslim edildi.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.