Denge Arayışı
Ekonomi, bir ülkenin nabzıdır. Türkiye’nin nabzı ise son yıllarda hiç olmadığı kadar hızlı atıyor.
Enflasyon, döviz kuru, faiz oranları ve cari açık gibi kavramlar artık sadece ekonomi uzmanlarının değil, halkın günlük konuşmalarının bir parçası haline geldi.
Peki, bu tablo nereye evriliyor?
Faiz, Enflasyon ve Güven Üçgeni
Türkiye ekonomisinin son yıllardaki en büyük sorunu, fiyat istikrarını sağlayacak güven ortamının zedelenmesi oldu. Faiz politikalarındaki ani değişiklikler, yatırımcı güvenini sarsarken, hane halkının da uzun vadeli plan yapmasını zorlaştırdı.
Ekonomide istikrarın anahtarı, öngörülebilirliktir. Merkez Bankası’nın bağımsızlığına duyulan güven, yalnızca ekonomi verilerini değil, insanların psikolojisini de etkiler. Güven kaybolduğunda, döviz talebi artar; bu da fiyatları yukarı iter.
Üretim Ekonomisine Dönüşüm
Bütün bu çalkantılar içinde Türkiye’nin önünde hâlâ büyük bir fırsat var: üretim gücü. Genç nüfus, coğrafi konum ve ihracat potansiyeli, Türkiye’yi yeniden sanayi ve üretim üssü haline getirebilir. Ancak bunun için üretim maliyetlerinin düşürülmesi, verimliliğin artırılması ve teknoloji yatırımlarının önünün açılması gerekiyor.
Dolar Kuru Bir Sonuçtur, Neden Değil
Toplumda sıkça yapılan bir hata var: döviz kurunu bir neden olarak görmek. Oysa döviz kuru bir sonuçtur — güvenin, üretimin, dış ticaretin ve mali disiplinin sonucudur. Kuru düşürmeye değil, ekonomiye güveni artırmaya odaklanmak gerekir. Çünkü güven geri geldiğinde, kuru da piyasa kendiliğinden dengeye getirir.
Sonuç: Reform ve Gerçekçilik
Ekonomide mucize beklemek yerine, uzun vadeli ve gerçekçi adımlara ihtiyaç var. Hukukun üstünlüğü, eğitim kalitesi ve şeffaf ekonomi yönetimi; bu üçü olmadan kalıcı büyüme mümkün değil.
Türkiye ekonomisi, krizlerle sınanmış ama her defasında ayağa kalkmayı bilmiş bir yapıya sahip. Şimdi yeniden bir denge arayışı içinde. Bu kez, sürdürülebilirlik ve güven üzerine inşa edilmiş bir denge…
Hayrullah DEMİR
News
